-
1 ikinci
ikinci zweite(r); Vize-, stellvertretend;THEA ikinci derecedeki rol Nebenrolle f;ikinci gelmek SPORT Zweite(r) werden;ikinci yarı SPORT zweite Halbzeit;ikincisi(nde) zweitens -
2 ikinci
-
3 gelmek
vi1) kommen, erscheinen2) mitkommengelmezseniz biz de gitmeyiz wenn Sie nicht mitkommen, gehen wir auch nicht; ( ikinci kişi çoğul) wenn ihr nicht mitkommt, gehen wir auch nicht3) vorkommenbana öyle geldi ki, sanki... es kam mir so vor, als ob...o bana yabancı gelmiyor sie kommt mir bekannt vor4) sich stellenduymazlıktan/bilmezlikten \gelmek sich taub/unwissend stellen5) birine bir şey ağır/kolay/zor \gelmek jdm etw schwer-/leicht-/schwerfallen6) aklıma gelmiyor! ich komme nicht drauf!, es fällt mir nicht ein!kulağa hoş \gelmek sich gut anhören, angenehm klingen -
4 el
el s1. 1) Hand f\el \ele Hand in Hand\el çırpmak in die Hände klatschenbir şeye \el koymak etw beschlagnahmen [o einziehen], etw sicherstellenbir şeyi \el altından satmak etw unter der Hand verkaufen\elde etmek ( bir şeyi) erlangen/erreichen/bekommen; ( bir kimseyi) (für sich) gewinnen, erobern; ( kendi hizmetine almak) abwerbenbirini bir şey için \elde etmek jdn für etw gewinnenbir şeyi \elde tutmak etw besitzen\elden ağıza yaşamak von der Hand in den Mund leben\elden çıkmak abhandenkommenbir şeyi \ele almak ( fig) etw in die Hand nehmen, etw anpacken, etw ergreifen; ( konuyu, sorunu) behandelnbirini/kendini \ele vermek jdn/sich verraten\elimde değil es liegt nicht in meiner Hand, ich kann nichts dafür\elinde olmak/olmamak etwas/nichts dafürkönnen\elinden geleni yapmak sein Bestes [o Bestmögliches] tun, sein Äußerstes tun, alles Menschenmögliche tun\elinden gelmek können\elinden gelmemek nicht anders können\elinden gelmiyormuş gibi yapma! stell dich nicht so ungeschickt an!\elinden iyi iş gelmek geschickt seinbir şeyi \eline almak etw in [o auf] die Hand nehmenbirinin \eline su dökemez olmak ( fig) jdm nicht das Wasser reichen könnenbir şeyde \elini çabuk tutmak ( fam) mit etw schnell bei der Hand sein\elini kolunu sallaya sallaya mit leeren Händenbirinin \elini sıkmak jdm die Hand schütteln [o drücken]bir şeyden \elini ayağını çekmek sich zurückziehen von etw\elini ayağını öpeyim ich flehe dich anbirine \elini uzatmak jdm die Hand reichenbir \el bir \eli yıkar, iki \el bir yüzü yıkar ( prov) eine Hand wäscht die anderebirinci/ikinci \elden aus erster/zweiter Handçek \elini! Hände weg!sol/sağ \el(de) linke(r) /rechte(r) Hand\elle tutulur gözle görülür greifbar, handgreiflich; ( çok belirgin) deutlich erkennbarbu \el das liegt auf der Hand\elinden geleni yapmak alles tun, was in seiner Macht steht, sein Bestes geben\elinden gelmek können\elinden gelmemek nicht anders können3) ( iskambilde)iyi bir \eli olmak ein gutes Blatt (auf der Hand) haben2. s\el için çukur [o kuyu] kazan, kendisi içine düşer ( prov) wer andern eine Grube gräbt, fällt selbst hinein\el kazanıyla aş kaynatmak ( fig) sich mit fremden Federn schmücken -
5 sıra
I s\sıra bende ich bin an der Reihe, ich bin dran\sıra ile der Reihe nach\sıra kimde? wer ist an der Reihe?, wer ist dran?birinci/ikinci/üçüncü \sırada an erster/zweiter/dritter Stelleşimdi \sıra onda jetzt ist er dran\sırası gelmek an der Reihe sein\sıraya dizilmek sich aufreihen\sıraya girmek sich einreihen2) Reihenfolge falfabe [o abece] \sırası alphabetische Reihenfolge3) Abfolge folayların kronolojik \sırası die chronologische Abfolge der Ereignisseara \sıra ab und zu, gelegentlich; ( zaman zaman) von Zeit zu Zeit, hin und wiederbeklenilmeyen bir \sırada in einem unerwarteten MomentII advardı \sıra hinterherarkası \sıra hinterherönü \sıra vornwegyanı \sıra nebenbei, nebenher
См. также в других словарях:
ikinci gelmek — bir yarışmada birinciden sonraki dereceyi almak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ikinci — sf. 1) İki sayısının sıra sıfatı 2) Sırada önem bakımından birinciden sonra gelen Tevfik in alçak gönüllü, hep ikinci planda kalma olgunluğundaki pişekârlığı Dümbüllü ye sanatını en iyi değerlendirme olanağını sağlardı. H. Taner 3) Değer ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
NEŞ'E-İ ULÂ — İlk hayat. Ruhun bedene girmesi. Dünyaya gelmek.(...Peygamber in (A.S.M.) emrettiği gibi, Neş e i ulâyı gören adam, neş e i uhrâyı inkâr edebilir mi? Çünkü ikinci teşekkül, yâni ikinci yapılış birinci teşekkülden daha kolaydır. İ.İ.) (Bak:… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ayak — is., ğı, anat. 1) Bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü 2) Bacak 3) Birtakım şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri İskemlenin bir ayağı kırık. Bu köprünün dört ayağı var. 4) Vücudun… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıkmak — den, ar 1) İçeriden dışarıya varmak, gitmek Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık. F. R. Atay 2) nsz Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı. Atatürk 3) nsz Bir meslek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bozulmak — nsz 1) Bozma işine konu olmak Pazarlık bozulur, nişan bozulur, makine bozulur, mal bozulur. B. Felek 2) Yiyecek kokmak, yenilemeyecek duruma gelmek, ekşimek Et bozulmuş. 3) Dağılmak, bozguna uğramak Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez den… … Çağatay Osmanlı Sözlük
büyümek — nsz 1) Organizmanın bütününde veya bu bütünün bir bölümünde, boyutlar artmak, irileşmek, eskisinden büyük duruma gelmek Büyür güzellikleri, vücutları, kısmetleri çocuklar uyurken. F. H. Dağlarca 2) Yetişmek İhtiyar Süleyman Çavuşun ellerinde… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sırt — is., anat. 1) Omurgalı veya omurgasız hayvanlarda boyundan kuyruk sokumuna kadar uzanan üst bölüm Arabacı katırın sırtına binmiş. F. R. Atay 2) anat. İnsanlarda boyundan bele kadar uzanan üst bölüm, göğüs karşıtı 3) Kesici araçların kesmeyen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
uç uca — zf. Bir şeyin son noktasıyla, ikinci bir şeyin baş noktasını birbirine ekleyerek Efendi buncağızların ayakta geldikleri yolu uç uca eklesen kaç Göztepe tutar bilir misin sen? R. N. Güntekin Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller uç uca gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yan — is. 1) Bir şeyin ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı. M. Ş. Esendal 2) Sağ ve solun ortak adı, yön, taraf, cihet Yaşlı garson yanımıza geldi. Y. K. Karaosmanoğlu 3) Yer 4) Üst 5)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
zar — 1. is., esk., Ar. izār dan Kadınların örtündükleri çarşaf, car (II) 2. is. 1) İnce perde veya örtü 2) anat. İnce ve yumuşak yaprak biçimindeki organlar veya organ bölümleri, çeper 3) bit. b. Birbirine sımsıkı yapışık hücre veya moleküllerden… … Çağatay Osmanlı Sözlük